escort antalya

Antalya’nın turkuaz sularının kenarında, yılların getirdiği monotonluktan uzaklaşmak isteyen evli bir adam vardı, adı Emre. Karısı ve çocukları yaz tatilini kuzeydeki soğuk memleketlerinde geçirirken, Emre işleri bahane ederek Akdeniz’in sıcak kollarına kendini bırakmıştı. Ancak asıl amacı iş değil, ruhunu serin sulara bırakıp, gün batımında renk değiştiren gökyüzüne dalmaktı.

Bir haftalık tatili boyunca, Emre’nin tek planı Antalya’nın eşsiz ilçelerini gezmekti. İlk durağı tarih kokan Kaleiçi oldu. Dar sokaklarda yürürken, tarihi evlerin arasından gelen caz müziği kulaklarını doldurdu. Emre müziğin geldiği mekâna doğru yöneldi ve o, Antalya’nın sıcak gecesinde karşısına çıkan serinlik, Esra’ydı. Esra Antalya Escort işi yapıyor.

Esra, gözleri deniz kadar derin ve saçları güneşte parıldayan bir kızdı. Emre, Esra’yı ilk gördüğünde kalbinin sıkıştığını hissetti. Bu, yıllardır hissetmediği bir duyguydu; yasak ve tehlikeli, ama aynı zamanda coşkulu ve canlı. Esra ile aralarında, ilk merhabadan itibaren anlaşılmaz bir elektrik vardı.

Her akşam, Emre’nin tatili boyunca, Esra ile buluştular. Konyaaltı Sahili’nde uzun yürüyüşler yaptılar, Manavgat Şelalesi’nin serin suları altında şakalaştılar, Alanya’nın tarihi kalesinden şehrin manzarasını izlediler. Her gün bir öncekinden daha çok, Esra’nın sempatisi, doğal güzelliği ve içtenliği Emre’nin gönlünde yer ediyordu.

Emre, evli bir adamdı ve bu onun sürekli aklındaydı. Evliliği ve ailesi onun için değerliydi, ama bir haftalığına da olsa, Esra ile geçirdiği zaman ona hayatın nasıl bir coşku ile dolu olabileceğini hatırlattı. Emre’nin zevkleri değişmiş, Esra ile geçirdiği anlarda kendini daha genç ve daha özgür hissetmişti.

Her günün sonunda Emre, otel odasına dönüp deniz manzarasına baktığında, içinde bir savaş yaşardı. Aklı, ahlaki değerleri ve sorumlulukları ile kalbinin çarpıntısı arasında gidip gelirken, bir yandan da bu kaçamak tatilin bir sonunun olacağını biliyordu.

Esra ile geçirdiği son gün, Emre için Antalya’nın yemyeşil dağlarının ardında batan güneş gibi hüzünlüydü. Vedalaşmaları, sıcak bir Akdeniz akşamında, sessiz ve duygusal oldu. Esra’nın gözlerindeki parıltı, Emre’nin hatırasında kalan son şeydi.

Emre eve döndüğünde, her şeyin aynı kaldığını fark etti. Eşi, çocukları, evi… Ama artık içinde, Antalya’nın güneş altında parlayan suları gibi parlayan, sadece kendine saklı bir anı vardı. Ve bu anı, onun sıradan günlerine sızan özel bir ışık olacaktı. Emre, yaşadıklarını bir hatıra olarak kalbinde saklarken, hayatın karmaşıklığına ve evliliğinin değerine yeni bir perspektifle bakıyordu. Antalya ona sadece güzelliklerini değil, kendi içindeki unutulmuş tutkuları da hatırlatmıştı.

Categories:

No responses yet

    Bir yanıt yazın